Hatay – Antakya, hem bir gastronomi şehri olması hem de tarihteki ilkleriyle zengin bir geçmişe sahip olmasından dolayı gezilecek yerler listesinde ilk sıraları hak ediyor.
Biliyorsunuz ki Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden olan Hatay, önceden tek başına bir devletti.
1939 yılında Hatay Devleti, Türkiye Cumhuriyeti’ne katılarak ülkemizin güzel şehirlerinden biri oldu. Bu yüzden her zaman Antakya konum olarak merak edilen bir nokta olmuştur
Biz de gezilecek yerlere başlamadan önce Akdeniz, Orta Doğu ve Anadolu arasında beşik konumunda olan Hatay’ın hangi bölgede olduğundan kısaca bahsedelim.

Ülkemizin 13. kalabalık şehri olan Hatay, Akdeniz Bölgesi’nin en doğusunda ve en uç kısmında yer alıyor. Yukarıdaki haritada gördüğünüz gibi :
- Kuzeydoğusunda Antep
- Kuzeybatısında Adana
- Kuzeyinde Osmaniye,
- Doğusunda Suriye,
- Güneyinde ise Lübnan bulunuyor.
Yani anlayacağınız ülkemiz için çok önemli bir noktada yer alıyor.
Hatay nerede konusuna değindikten sonra bu şehri önemli kılan bir diğer mevzuya geçelim :
Eminim Hatay gezisi planlayanlar arasında sadece yeme-içmeye ağırlık verecek olanlar vardır. Bence çok da haklılar.
Çünkü Hatay yöresine ait tam 600 çeşit meze ve yemek, 80’e yakın tatlı bulunuyor.
Haftasonu gezisine bir kısmını sığdırabilirsiniz. Tüm lezzetleri deneyimlemek için bence 1 kere gelmek kesinlikle yetmiyor.

Hatay yemekleri – Hatay’da ne yenir –
Ama sadece 1 kere 2-3 günlüğüne gelme imkanı olanların mutlaka tatması gereken lezzetler için ayrı bir yazımız var.
2017 yılında UNESCO tarafından 26. Gastronomi Şehri ilan edilen Hatay mutfağını daha detaylı incelemek ve Hatay restoranlarına dair fikir edinmek isterseniz, yukarıda linkini verdiğimiz yazıyı mutlaka okuyun.
HATAY TURU BAŞLASIN
Gelelim tarihi olarak en zengin şehirlerimizden Hatay’ın gezilecek noktalarını tek tek anlatmaya.
Hiç kafanızı karıştırmadan Hatay gezilecek yerler haritasıyla birlikte güzel bir rota oluşturacağız size. Özellikle 2-3 gün Hatay turu yapacak olanlar için net bir liste olacak.

Bu yüzden ilginizi çeken yerleri gitmeden önce mutlaka not alın. Konumuza dönecek olursak;
Öncelikle şunu söyleyelim : Tarihi açıdan Hatay’da ilkler ve enlerle oldukça sık karşılaşıyorsunuz. Hatta bu ilkleri kısaca aşağıda sayalım:
- Anadolu’da yapılan ilk cami : Habib-i Neccar
- Dünya’nın en büyük mozaik müzesi : Hatay Arkeoloji Müzesi
- Dünyanın ilk mağara kilisesi : Saint Pierre Kilisesi
- Dünya’nın elle yapılan en büyük tüneli : Titus Tüneli
- Dünya’nın meşalelerle aydınlatılan ilk caddesi : Kurtuluş Caddesi
- Dünya’nın en uzun kumsallarından biri : Samandağ-Çevlik Plajı
- Türkiye’nin tek Ermeni Köyü : Vakıflı Köyü
- Türkiye’deki ilk ve tek bitki müzesi : Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi
Gördüğünüz gibi birçok ilke ev sahipliği yapıyor bu şehir. Bir de bunların güzel hikayeleri var tabii. Hepsini aşağıda tek tek anlatacağız merak etmeyin.

Bu arada yukarıda saydığım ilkler ile birlikte gezilecek yerleri 3 bölgeye ayırdık. Şöyle ki :
- 1. Gün : Antakya ve Harbiye Bölgesi
- 2. Gün : Samandağ ve Köyler
- 3. Gün : İskenderun ve Payas
Bu üç bölgede nereleri gezebileceğinizi tek tek aşağıda anlattık. Bize soracak olursanız en güzel gezilecek yerler, Antakya ve Samandağ ilçesinde yer alıyor.
Gezilecek noktaları anlatırken bize bu konuda hak vereceksiniz.
Bu arada önemli bir detaydan bahsetmek istiyorum. Antakya bölgesini yürüyerek gezebilirsiniz ama diğer noktalara geçmek için araç çok iyi olacak. Bu konuda Ova Antakya’ya ulaşıp yardım alabilirsiniz.
Vakit kaybetmeden yukarıda ayırdığımız bu 3 bölümde nereler gezilip görülürmüş onu anlatalım :
ANTAKYA TURU
Hatay’da gezilecek yerler içerisinde en severek gezeceğiniz yerler Antakya Bölgesi. Özellikle Eski Antakya Sokakları’nda hem gece hem de gündüz dolaşmanın keyfi başka.
Sadece tek kişinin geçebileceği dar sokaklarda kaybolmak, sonra hiç bilmediğiniz bir noktaya gelince karşınızda Anadolu’nun ilk yapılan camisiyle karşılaşmak…
Ve daha aşağıda anlatacağımız birçok güzellik… Antakya iyi hissettiriyor kısacası. Zamanınızın en uzun bölümünü buraya ayırın deriz.
Bu kadar ballandıra ballandıra anlattıktan sonra Antakya’da nereleri gezebilirmişsiniz hemen ona bakalım :

- Türk Katolik Kilisesi ve Sarımiye Cami
- Hatay Gazi Evi
- Antakya Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi
- Habib-i Neccar Camii
- Eski Antakya Evleri
- Antakya Uzun Çarşı
- Asi Nehri
- Antakya Kalesi
- St. Pierre Kilisesi
- Hatay Arkeoloji Müzesi
- Harbiye Şelalesi
Bu arada yukarıda saydığımız gezilecek yerlerin çoğu, yürüme mesafesinde bulunuyor.
Sadece St. Pierre Kilisesi, Arkeoloji Müzesi, Antakya Kalesi ve Harbiye Şelalesi’ne giderken araç ya da toplu taşıma kullanmanız gerekiyor.
O da öyle çok uzak mesafeler değil. En uzağı, 15 dakika… Ama yine de Antakya müzeleri, Samandağ ve İskenderun taraflarına geçmek için araç öneriyoruz.
Antakya gezi rotamızı oluşturduysak, 2. günümüzü ayıracağımız Samandağ gezilecek yerlere geçelim hemen :
SAMANDAĞ GEZİSİ
Samandağ, Dünya’nın en uzun plajlarından biri olan kumsalı ve mis gibi kokan portakal ağaçlarının arasında yer alıyor.
İçerisinde Türkiye’nin tek Ermeni Köyü olan Vakıflı var. Ve bu beldede farklı dinlere mensup olan insanlar, farklı dilleri konuşarak bir arada yaşıyorlar.
Bu yüzden Antakya’dan sonra Samandağ’da gezdiğiniz yerlerde de çok güzel vakit geçirebilirsiniz.
Hele Titus Tüneli ve Vakıflı Ermeni Köyü’nün huzuru başka.
Hatta hemen Samandağ’da gezilecek yerleri sırasıyla yazalım :
- Yeşilyazı Köyü ve Demir Köprü
- St. Simeon Manastırı
- Vakıflı Ermeni Köyü
- Musa Ağacı & Hıdırbey Köyü
- Titus Tüneli
- Beşikli Mağara
- Çevlik Plajı
Yeşilyazı Köyü ve Demir Köprü
St. Simeon Manastırı’na giderken burayı gezebiliyorsunuz.
Belki basit, belki çok bir özelliği yok diyebilirsiniz ama orada bulununca hissettikleriniz çok farklı oluyor.

Çünkü köprünün altından akan Asi Nehri ve hemen karşısındaki dağ manzaraları görülmeye değer. Yeşilyazı Köyü ise :
Küçük, dar yolları olan sessiz bir köy. Köyü bitirince yukarı doğru giden yollardan St. Simeon Manastırı’na gidiliyor.
St. Simeon Manastırı
Demir Köprüye hemen 10 dakika mesafedeki başka güzel bir noktaya gidiyoruz şimdi.
Gittiğimiz yer, Antakya ve Defne ilçesini bağlayan yol üzerinde ve Samandağ’ın 480 rakımlı tepesinde yer alıyor.
Yolda giderken rüzgar tribünlerinin yanından geçtiğiniz için arabayı durdurup fotoğraf çekilmek istiyorsunuz.
Ama manastıra kadar çıkmayı bekleyin. Manastır çok tepede olduğu için inanılmaz tatlı bir rüzgar oluyor.

Bu arada manastır diyoruz ama ortada tarihi kalıntılar var sadece. Küçük bir alan. Yani tarihe ilginiz varsa gidin.
St. Simeon Manastırı’nın tarihine bakacak olursak; 6. yüzyılda kurulan önemli bir Erken Hristiyanlık Hac Merkezi olarak geçiyor.
Bu durumu başlatan Genç Simeon, kendini tamamen Tanrı’ya vermek için müritleriyle birlikte yıllarca bir sütunun üzerinde yaşamış.
Gelmeden önce mutlaka uzunca yazılan hikayelerini okuyun. Bu arada manastıra gitmek için :
- Yeşilyazı Köyü’nden geçerken 402 numaralı Aknehir-Değirmenbaşı dolmuşları var. Toplu taşıma ile gezenlerin aklında bulunsun.
- Araç için gelenler de Yeşilyazı Köyü’nden ya da Antakya Yolu üzerinden manastıra gelmeyi tercih edebilir.
- Antakya Yolu’ndan gelirseniz yollar çok daha düzgün. Ama Yeşilyazı Köyü’nden gelirseniz de demir köprüyü görürsünüz. Seçim sizin.
Vakıflı Ermeni Köyü
Ve Musa Dağı’nın eteklerine kurulmuş portakal kokulu Türkiye’nin tek Ermeni Köyü burada.
Köyün girişinde Vakıflı Çay Bahçesi karşılıyor. Sakin, temiz ve etrafı yeşil bahçelerle kaplı huzurlu bir ortamı var Vakıflı Köyü’nün.
Bu arada eskiden Samandağ’ın 6 köyünde Ermeniler yaşıyormuş. Ama sonra tehcire direnen Ermeniler, direniş başlatmış. Sonrasında bazı kesimler Fransız gemisine sığınmışlar.

Ve Hatay Cumhuriyeti Türkiye’ye katılınca birçoğu göç etmiş. Kalanlar da Vakıflı Köyü’ne yerleşmişler.
Şu an köyde Ermenilerden oluşan 30 hane bulunuyor. Geçimlerini ise organik tarımdan sağlıyorlar.
Köyün en dikkat çeken yapısı, Meryem Ana Ermeni Kilisesi. Vakıflı Çay Bahçesi’nden ileri doğru gidince sağ tarafta kalıyor. Oraya da uğrayın.
Ayrıca Vakıflı Köyü Çay Bahçesi’nin satış noktasından köy kadınlarının yaptığı el yapımı reçel ve şaraplardan da almayı unutmayın.
Narenciye ağaçlarıyla dolu bu “anne eli değmiş” kadar temiz olan köyü gezdikten sonra rotamıza Hıdırbey Musa Ağacı ile devam edelim :
Musa Ağacı & Hıdırbey Köyü
Vakıflı Köyü’nden 5-10 dakika gibi kısa bir sürede ulaştığımız Hıdırbey Köyü’nde ilk olarak meşhur Musa Ağacı ile karşılaşıyoruz.
Yaklaşık 2000 yaşında olan, 1000 metrelik alanı kaplayan ve 7 metre yüksekliğindeki koruma altına alınan bu çınar ağacının hikayesi muazzam.
Rivayete göre Hz. Hızır ile Hz. Musa birlikte bir dağa çıkarlar. Ve bu noktaya geldiklerinde Hz. Musa elinde taşıdığı asayı toprağa saplar ve eğilerek su içer. Tekrar dönüp baktığında asanın fidana dönüştüğünü görür.
Günümüzde de ağacın hemen yanında bulunan “Ab-ı Hayat” yani “Yaşam Suyu” ile fidanın can bulup bugünkü halini aldığına inanılıyor.
Musa Ağacı’nın hikayesi bu şekilde. “Peki etrafında neler var?” derseniz : Ağacın hemen yan tarafında akan sular içine kurulmuş Gül Çay Bahçesi bulunuyor.

Köylü kadınlar gözleme açıp kahvaltı hazırlıyorlar burada.
Onun dışında ağacın hemen ön kısmında yöresel ürünlerin ve hediyelik eşyaların satıldığı küçük stant alanı bulunuyor.
Stantları geçtiğinizde ise birçok restoran ve piknik yeri ile karşılaşıyorsunuz. Doğası güzel bir yer.
Titus Tüneli & Beşikli Mağaraları
Köyleri gezdikten sonra Çevlik Plajı’na doğru inmeye başlıyorsunuz. Samandağ’da gezilecek yerlerin başında gelen Titus Tüneli en merak edilen noktalar arasında.
Çünkü bu tünel, Dünya’nın elle yapılan en büyük tüneli.
Roma İmparatoru Vespasian, çaydan iç limana akan suyun taşıdığı kum ve çakıllar limanı doldurmasın ve ani bir sel baskını yaşanmasın diye M.Ö 1. yüzyılda tünelin yapılması emrini vermiş.
Tünelin inşasında 1000 esir çalışmış ve yapımı yüz yılı aşkın bir zaman almış. Dağın içine oyulan tünel tam 1380 metre uzunluğunda. Yüksekliği ise 7 metre.
İşte böylesine muazzam bir yapıyı daha derinden görmek için tünelin karanlık olan iç kısımlarına doğru yürüyorsunuz.

Bir taraftan karanlıkta sağlam bir yere basmaya çalışırken bir taraftan da tünelin büyüleyici yapısına hayran olmadan edemiyorsunuz. 5-10 dakikalık bir yürüyüş sonrası ışığı görüyorsunuz.
İnsanlar genelde tünelin başında fotoğraf çekilip dönüyor. Doğrusu tünelin karanlık noktasından yürüyüp bu muazzam tarihe tanık olunmalı.
Hikayesini okuyunca insan daha bir etkileniyor. O yürüyüş güzel bir anlam kazanıyor. Bu arada karanlık kısımdan yürüyecek olanlar için birkaç tavsiye:
- Tünel önünüzü göremeyecek kadar karanlık olduğu için yanınızda mutlaka feneri olan bir telefon bulundurun.
- Ve kaya parçaları çok olduğu için sizi sağlam tutacak bir ayakkabı giyin.
Tüneli gezip güzel fotoğraflar çekildikten sonra 5-10 dakikalık mesafede bulunan Beşikli Mağaraları’na yürüyelim.
Zaten ikisi de aynı alanda. Ve her yere tabelalar yerleştirildiği için yolu bulma konusunda sıkıntı yaşamıyorsunuz, aklınızda bulunsun.
Beşikli Mağaraları (Kral mezarları)
Adı Beşikli Mağara olarak kalsa da eskiden seyyahlar “Kral Mezarları” olarak tanımlarmış burayı.
Mağaraların taban kısmında ve yan duvarlarında 93 tane mezar olduğu söyleniyor. Merdivenler ile odaların bulunduğu bölüme girip mezarları gezebiliyorsunuz.

Mezarlara dair net bir bilgi yok. Ama araştırmacılar şehrin önde gelen ailelerine ait olabileceğini söylüyor.
Çevlik Plajı
Manzarası Titus Tüneli’nden görünen ve Dünya’nın en uzun plajları arasında (yaklaşık 14 km.) olan Samandağ-Çevlik Plajı’na inerek yorgunluk atabilirsiniz.
HATAY’IN KUZEYBATI SAHİL KENTİ: İSKENDERUN
Antakya ve Samandağ Bölgesi’ni gezdikten sonra son günü İskenderun ve Payas’a ayırın.

Yani kısıtlı bir zamanda geldiyseniz, bu vakti Antakya Bölgesi’nde harcayın. Çünkü zamanın büyük bir kısmı yolda geçiyor.
Ama vakti bol olanlar için gitmeleri tavsiye edilir. Çünkü İskenderun’un üst kısmında bulunan Payas Kalesi ve Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi görülmeye değer.
Hatta hemen aşağıda İskenderun’da gezilecek yerleri tek tek yazıp anlatalım :
- İskenderun Deniz Müzesi
- İskenderun Sahil ve Anıt
- Payas Kalesi
- Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi
İskenderun Deniz Müzesi
Burası, Türkiye’nin 3. deniz müzesi olma özelliğine sahip. Ve İskenderun’un da ilk ve tek müzesi. 2 katlı olan müzede, denizcilik alanında birçok koleksiyon sergileniyor.

Barbaros Hayrettin Paşa Salonu, Geçilmeyen Çanakkale, Atatürk ve Cumhuriyet fotoğraf sergileri ilginizi çekebilir.
İskenderun’a geldiyseniz ve müzelere meraklıysanız, mutlaka uğrayın.
Bu arada müzenin girişi ücretli. Askeriyeye bağlı olduğu için müze kart geçmiyor.
İskenderun Sahil ve Şehitler Parkı
Deniz müzesini gezdikten sonra karşıya geçip sahil boyunca yürümeye başlıyorsunuz.
10-15 dakika yürüdükten sonra Şehitler Parkı içerisinde bulunan Kore Şehitler Anıtı karşılıyor.

Güney Kore’nin Pusan Limanı’na ulaşıp orada hayatını kaybeden 672 askerin ismi yazıyor bu anıtın üzerinde.
Payas Kalesi (Cin Kulesi)
Payas Kalesi deniz kıyısına sadece 700 metre uzaklıkta inşa edilen ve günbatımıyla birlikte harika gözüken bir yapıya sahip.
Tarihine bakacak olursak; Cenevizliler tarafından inşa edilen, sonra Osmanlı hakimiyetine geçen bir kale burası.
Tabii Osmanlı hakimiyetine geçtiği sırada kale onarılamaz halde olduğu için plana sadık kalınarak yeniden yapılmış.

Sonrasında alayları, ticaret kervanlarını ve Payas Limanı’nı koruyan önemli bir karargah olmuş. Hatta 1919 öncesinde ağır suçluların hapsedildiği bir noktaymış.
Yani konum olarak Osmanlı, Payas’a çok önem vermiş. (Hac yolu üzerinde olduğu için) Özellikle Kıbrıs fethinden sonra Payas Kalesi daha fazla önem kazanmış.
Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi
İsminden anlaşılacağı üzere burası, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış bir menzil külliyesi.
Külliyenin girişinde sizi uzun bir kapalı çarşı karşılıyor. Sağlı sollu yeme-içme dükkanları, aktar, ayakkabıcı, kıyafet satan yerler gibi birçok dükkan bulunuyor.
Çarşıda biraz yürüyünce sağ tarafta, içerisinde 1350 yıllık zeytin ağacı bulunan 2. Selim Cami’si bulunuyor.
Çarşıda yürüdükten sonra sol tarafa girerseniz de külliyenin geniş avlusunu, küçük bahçesini ve çeşitli odalarını görüyorsunuz.
Huzur veren bir havası var bu külliyenin.

Külliyenin inşa edilme amacı ise, hacı kervanları, ticaret kervanları ve askeri birliklerin emniyetini sağlayıp konaklamalarına imkan sunmakmış.
Yukarıda da söylediğim gibi gezilecek yerlerin bir çoğu Antakya Bölgesi’nde bulunuyor.
Yani günün her saatinde Eski Antakya Evleri’ni dolaşıp ara sokaklardaki değişik cafeleri keşfe çıkabilirsiniz.

Ayrıca gezilecek yerlerin birçoğu da yürüme mesafesinde ya da en fazla yarım saatlik bir uzaklıkta olduğu için Hatay gezisi boyunca çok rahat edersiniz.